ÖĞRENMEDE SAĞ BEYNİNİ KULLANANLAR BİR ADIM ÖNDE BAŞLIYOR!!!

              ÖĞRENMEDE SAĞ BEYNİNİ KULLANANLAR BİR ADIM ÖNDE BAŞLIYOR!!!

      Beş duyumuzla hissettiğimiz, yani duyularımızla olayın içine girdiğimiz hiçbir şeyi unutmuyoruz. Duyusal öğrenme, duyusal öğretme ve duyusal iletişim; bilgiyi sunan, bilgiyi edinen kişi için yaşayarak etkileşimi sağlar. Bir insanın en büyük sermayesi duygusal sermayesidir. Biyolojik fabrika ayarlarımızdaki potansiyel ile öğrenme, öğretme ve iletişim kurma gerçekleştiğinde öğrenme, öğretme ve iletişim kurma eylemleri başarılı olur. Kullanmadığımızda etki gücümüz zayıf kalır. Yaşayarak (duyularımızla hissederek) öğrenme yöntemiyle, duyularımızın genel merkezi olan sağ beynimizi işleyişe dahil ederiz. Sağ beynimizin öğrenirken nelerden hoşlandığını, bu doğrultuda beynimizin sağ yarım küresini aktif kullanarak gerçek bir öğrenmenin nasıl gerçekleştiğini, ezberden uzak yaşayarak öğrenme merkezli  bir çalışma sistemi oluşturmak ve günlük yaşamımızı kolaylaştırmak.

    Bir insanın kendisini keşfetmesi hazine dolu bir ülkeyi keşfetmesinden daha önemlidir. İnsanın anatomik, yani biyolojik fabrika ayarlarında her organ  farklı yaratılmış ve  her organa bir görev formatlanmıştır. Biz insanlar fabrika ayarlarımızdaki fiziksel ve zihinsel açıdan kendimizi tanımadan gerçek anlamda başarılı ve mutlu olamayız. İki ayağımız var, neden tek ayaklı değiliz? İki gözümüz var neden tek gözlü değiliz?  İki elimiz var, neden tek elli değiliz? Çift beynimiz var, neden tek beyinli değiliz?.. Çünkü hayatı kolaylaştırmak, yaşamsal işlevselliği artırmak için fabrika ayarlarımız böyle tasarlanmıştır. Nasıl ki tek ayakla yürümek ve koşmak; tek elimizi kullanmak, tek gözle görmek; bu yaşamsal işlevsellerimizi zorlaştırıyorsa; öğrenmede, üretimde ve iletişimde beynin tek tarafını kullanmak da yaşamsal işlevseliğimizi zorlaştırır.

       İnsan yaşamındaki her başarının ve mutluluğun temelinde duygu vardır. Duygunun içinde olmadığı herhangi bir alanda başarılı olmak ve başarıyı sürdürmek çok zordur. Beş duyumuzla hissettiğimiz yani olayın içine girdiğimiz hiç bir şeyi unutmuyoruz. Enistein çoşku zekadan önemlidir, derken duygunun akıldan da etkili olduğunu söylemektedir.

     Başaran Yayınları ailesi  olarak ülkemizin her kesimine yaşayarak, sağ beyin ağırlıklı öğrenme, üretme ve iletişim kurmak ve bu sistemle öğrenmeyi, üretmeyi ve etkili iletişim kurmayı kolaylaştırmak istiyoruz.

     İnsanın fabrika ayarlarına uygun fizyolojik ve psikolojik yapısı dikkate  alınarak bilimsel alt yapısı olan gelişmiş ülkelerde kullanılan  bu sistem ile ülkemiz insanına, öğrenciye, öğretmene, ebeveyne, çalışana, işverene... gibi her statüden ve kesimden insanın potansiyelini gündelik hayatında doğru  kullanmasını sağlamak ve geliştirmek istiyoruz.

    Gelişmiş ülkelerde kullanılan öğrenme, öğretim, üretim ve çözüm odaklı sistemler ile bireysel ve toplumsal üretim geliştirilirken ülkemizde klasik sistemle öğrenme, öğretme, üretim ve sorun odaklı iletişim kültürü bireysel ve toplumsal üretimimizi zorlaştırmaktadır.

    Başaran Yayınları ailesi olarak biz bu proje ile sadece sol beyin (mantık ağırlıklı) öğrenme, öğretme, üretim ve iletişim değil; sağ beyin ( duyusal ağırlıklı) öğrenme, öğretme, üretim ve iletişim sistemiyle bireysel ve toplumsal gelişimimizi hızlandırmak istiyoruz.  Beyin duygu ile çalışır. Duygudan beslenmeyen beyin üretim yapamaz.

 

  Resimde de görüldüğü gibi sol beyin işitsel zekâ ile çalışıp günlük olayları bilincimize kaydedip öğrendiklerimizi % 20 oranında depolayıp bize hatırlatır. Kelimeler, sayılar, mantık, sorgulama görevini görmektedir. Sağ beyin görsel zeka ile çalışıp yaşamımızda olan bütün öğrendiklerimizi, yaşadıklarımızı kaydeder. Bilinçaltı ile çalışır. Bu sayede edindiğimiz bilgileri % 80 oranında kaydedip öğrenmeyi ve hatırlamayı kolaylaştırır. Ülke olarak sol beyin merkezli bir kültüre sahip olduğumuz için sağ beynimizi kullanmamaktayız. Bu da öğrenmeyi, üretmeyi ve iletişim kurmayı kolyalaştırmaktadır.

      Nasıl ki, bir bilgisayarın işleyiş sistemini, kullanım kılavuzunu bilmediğimizde, o ürünü sağlıklı kullanamayacağımız gibi insanın fiziksel ve zihinsel kullanım kılavuzu yanlış ve eksik kullanılırsa, sağ ve sol beynin işleyişi ve verimin artması beklenemez. Yanlış kullanılan üründen nasıl verim alamıyorsak; beynimizi de öğrenme şekline göre kullanmazsak, sağlıklı öğrenme  gerçekleşmez ve öğrenme yeteneğimiz körelir. Yukarıdaki şekilde de görüldüğü gibi hafızamız sol beyine yatkın bir şekilde değil de, daha çok sağ beyinde tasarlanmış öğrenme sistemine yatkın bir şekilde çalışmaktadır. Nasıl ki çilek dediğimizde aklımıza; Çilek kelimesinin harfleri değil; görseli, rengi, kokusu, tadı geliyorsa; yani duyum olarak algılıyorsak, sağ beynimiz daha rahat algılayıp, tanımayı gerçekleştirirken, neden ülke olarak öğrenmeyi sol beyin ve harflere hapsediyoruz. Sadece sol beyin üzerinde gerçekleşen öğrenme sistemi, öğrenme olmayıp ezberlemedir.

     Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi beynimizin alıcıları sözlü sinyallere değil; sözsüz sinyallere yani sembol ve görsellere daha kolay tepki vermektedir.

    Sözlü anlatım, yani sol beyine hitap eden iletişim sağlıklı iletişim kurmaya ve öğrenmeye olumlu değil, olumsuz etki etmektedir. Yani öğrenme yeteneğine zarar verilmektedir. Örneğin; bir öğretmen sınıfta ders işlerken, o dersin işlenişine beş duyuyu kullanarak öğretme sistemini gerçekleştirirse, öğrenci ezberleyerek değil, yaşayarak bilgiyi edinir. Bir öğrenci, sağ beyninde alıcı olarak yer alan beş duyusunu katarak ders öğrenmişse o öğrenci bilgileri ezberlemeden, yaşayarak öğrendiği için bilgiyi yöneten duruma geçmektedir ve bu durum eğitimi eğlenceli kılmakta  ve ezber anlayışından kurtarmaktadır.

Bu da gösteriyor ki; sol beyinde öğrenilen bilginin belleğimizden silindiğini, kalıcı olmadığını; sağ beyinde öğrenilen (beş duyu) bilginin ise kalıcı olduğunu göstermektedir. Bugün teknoloji üreten ülkelerin sistemine baktığınızda, insan odaklı ve yaşayarak öğrenme ve üretimin gerçekleştiği görülmektedir. Beynimizde yer alan hipotalamus bölümünde beş duyu aktif hale geçirilip kullanılırsa, araştırmalarda görülen, beynimiz tarafından serotonin ve endorfin hormonları salgılanmaktadır. Serotonin dikkat güçlendirme, endorfin de mutluluk, hazzı artıran hormon olup; üretilen bu iki hormon sayesinde bu durum nöronlar arasında kimyasal elektriklenme sistemini harekete geçirip, beyni dışarıdaki uyarıcıya alıcı olarak daha açık hale getirmektedir. Yani sağ beyin kullanılmadığında beyin öğrenmede pasif haldedir. İnsan fıtratına, fabrika ayarlarına uygun olmayan her eğitim, eksik ve yanlış eğitimdir. Bir kapıyı nasıl ki yanlış anahtar kullandığımızda; yani fabrika ayarlarındaki anahtarı kullanmadan açamıyorsak, beynin fıtratına uymayan eğitim yöntemi de beynin doğru işlenişine destek veremez.

     Enistein: "Coşku zekadan önemlidir.” ve  ‘‘Hayal bilgiden önemlidir.’’ diyerek, sağ beyni kullanmanın sol beyinden öncelikli olduğunu göstermektedir  ve kendi tespiti ile "Sağ beyin sol beynin hizmetkarıdır.” Yani; başarı hedef sol beyinde belirlerken başarıya giden yolculukta bize sağ beyindeki duyusal doneler yardım etmektedir. Bu durum gösteriyor ki, sağ beyinsiz iletişim, sağ beyinsiz öğretme, sağ beyinsiz öğrenme ve sağ beyinsiz iletişim kolay olanı zorlaştırmaktadır. Örneğin, bir öğretmen coğrafya dersinde Doğu Karadeniz Bölgesi'nin dağlarını anlatırken;

Doğu Karadeniz Bölgesi’ nin Dağları:

 

Yalnızçam

Giresun

Rize

Mescit

Çimen

Kop

 

    Bu dağları sırayla öğrenin yada ezberleyin dediğinizde öğrenci sadece sol beynini kullanır. Ezberler ezberlenilen bilgi öğrenilen bilgi değildir.  Sadece sol beynini kullanarak, yani yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi dersi işlediğinde, öğrencinin sadece sol beynine hitap eder. Yani öğrenci sadece işitsel zekasını kullanarak dersi öğrenmeye çalışır. Bu durum öğrenciyi ezberleyerek konuyu öğrenmeye iter. Bu öğrenme modeli öğrencide kaygı bozukluğuna, bilgiyi yönetememe ve özgüven sorunlarına yol açmaktadır. Öğrencinin, sınavda unutursam ya da sıralamasını karıştırırsam gibi kaygılarla boğuşmasına sebep olur. Bu eğitim insan fıtratına aykırı bir öğrenme yöntemidir.

     Bilimsel araştırmalarda gösterilen ve ülkemizde ihmal edilen fıtrataki öğrenme modeli, yukarıda gösterilen şekle bakarak; İnsan hafızası zor olanı değil, basit olanı, işitsel olanı değil daha çok görsel olanı, renksiz olanı değil, renkli olanı, şekil, ilginç bilgiyi yönetenin, bilgiyi sunanın değil, bilgiyi edinenin kendi kurgusu ve öznelliğini katarak, öğrenilen bilginin daha kalıcı ve bilgiye ulaşmanın kolay olduğunu göstermektedir. Kısacası sol beyin ile öğrenilen bilgi, ezberlenen bilgi iken; sağ beyinle öğrenilen bilgi, bilgiyi yöneten durum olduğu ortaya çıkmaktadır.

     Ya da yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi öğrenci Doğu Karadeniz Bölgesi’nin dağlarını derste işlediğinde, öğretmenin sunduğu bilgiyi, hayal gücünü de kullanarak şekillerle, renklerle sağ ve sol beyin çağrışım sistemine göre (duyusal algı) (beş duyu) sistemini kullanarak, dokunarak, dokunsal zekasını; görerek, görsel zekasını; hayal ederek, bilinçaltı arşivinde yer alan hayal gücünü kullanarak bilgiyi öğrendiğinde o bilgi öğrenciye ait olur.

  Öğrenci o bilgiye ulaşmak istediğinde rahatça ulaşır. Yalnız öğretmeni dinleyerek konu öğrenmişse, öğretmen öğrenci için fıtrata göre değerlendirdiğimizde öğrenme işini gerçekleştiren değil, anlatma işini gerçekleştiren, anlatman pozisyonuna düşmektedir. Sağ beyinsiz yani duyusal algılar kullanılmadan öğrenme gerçekleştiği için bilgi kalıcı olamamaktadır. Bunun temel sebebi yalnış öğrenme modelimizden kaynaklanmaktadır. Yukarıdaki şekli yorumladığımızda, öğrenme merkezimiz olan hafızamız, sağdan sola yani saat sistemine göre daha rahat bilgiyi hatırlamaktadır. Yalnız çam dağı kelimesi yukarıda görüldüğü gibi resme döküldüğünde öğrenci pasif dinleyiciden çıkıp, aktif dinleyici konumuna geçmektedir. Yani bilgiyi dışar'dan sunan hazır pozisyondan çıkıp, kendi öznelliğini katarak, bilgiyi işlediğinde dokunsal, görsel ve arşivindeki işleyişe göre biçimlendirdiğinde o resim öğrenciye o bilgiyi hatırlatacaktır. Bu durumda, sağ ve sol beyin öğrenmede aktif hale geçmektedir. Sağ ve sol beyin birlikte bilgiyi işlediğinde bilgiye odaklanma, bilgiyi işleme ve bilgiyi yö- netme kolaylaşmaktadır. Hafızamız şekilde de belirtildiği gibi basit olanı sevmektedir. Örneğin; Giresun deyince aklımıza fındık gelir. Fındık resmini çizen öğrenci, Giresun Dağı bilgisine ulaşmak için bu resim sayesinde o bilgiyi ezberlemeden hatırlayacaktır. Rize deyince aklımıza çay gelmektedir. Çay resmi bize Rize'yi hatırlatacaktır. Cami resmi bize Mescit Dağı'nı hatırlatacaktır. Çimen resmi, Çimen Dağı’nı, kopmakta olan ip resmi bize Kop Dağı’nı hatırlatacaktır. Bu öğrenme modeli kullanıldığında ezberleme derdinden kurtulmuş oluruz. Yani sağ ve sol beynimizin potansiyelinden faydalanıp ve her iki beynimizi yöneten bir yöntemle bilgi edinmiş ve bilgiyi sunmuş oluruz. Sağ beyni, sol beynin hizmetkârı olarak kullandığınızda öğrenme daha eğlenceli ve verimli olur. Yani öğretmen ders anlatırken, öğrencinin sağ beyninde yer alan potansiyelleri (duyusal algı sistemlerini) işlediğinde, ya- şayarak öğrenmeyi gerçekleştirdiği için bilgi edinmede öğrenci zevk alır ve öğrenme verimli olur. Sadece beyinin potansiyeline göre ders işlendiğinde, ezberleme yöntemiyle ezber eğitim sıkıcı ve verimsiz olmaktadır. İnsan beyni sabitlenmiş bir müfredata göre çalışmaz. Sağ beynimizin tasarlanmış özelliği ve kortikal alıcıları görseli algılayıp kaydederken yani görsellerle çalışırken; sol beynimizin tasarlanmış özelliği ve kortikal alıcıları ise işitseli algılayıp kaydetmektedir. Yani iki beyin farklı çalışmaktadır. Beynin sağ ve sol lobu fıtrata (fabrika ayarlarına) göre kullanılmazsa şartlara göre yanlış yönlendirilirse öğrenme, üretme, bilgiye hakim olma ve bilgiyi yönetme zorlaşır.

     Araştırmalarda gelişmiş dünya ülkelerinde sağ beyin etkin kullanılarak, 250 üzerinde teknik ile eğitim ve öğretim kolaylaştırılırken, ülkemizde tek bir eğitim modeli olup ezber sistemine dayalıdır. Ezber sistemi, eğitim psikolojisine ve insan fıtratına aykırı bir yöntemdir. Ezberin Arapça kelime anlamı araştırıldığında zihinsel tahribat olarak karşımıza çıkmaktadır. Yani ülkece insanımızın düşünme yeteneğini körelten bir sisteme mahkum olduğumuz için dünyada üreten ülkeler sınıfında değiliz. Sınav sisteminden kaynaklanan ezberci ve tekrara dayanan sol beyin ağırlıklı bir öğrenim yöntemi kullanılmaktadır. Bu durum bir öğrenim ya da öğrenme değil, sadece kişilere verilen bilgilerin ezberlenmesidir. Çünkü araştırmalar şunu gösteriyor beyin duyunca değil yapınca öğrenir.

  

IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.